21 Haziran 2012 Perşembe

Kurana göre Sevgi ile Aşk


Sevgi ile aşk arasındaki en belirgin ve temel fark; aşkın, daima sahip olmak ve sahip olunmak, sevginin ise anlamak ve paylaşmak üzerine kurulmuş ve kurgulanmış olmasıdır. Bu nedenle aşk tutkuyu, dolayısıyla tutsaklığı, sevgi ise merhameti, paylaşmayı, sorumluluğu, dolayısıyla ahlak ve var olmayı temsil eder. Ahlak ve var olma bir araya geldiğinde özgürlük tezahür eder.  Bunun için sevgi, bir duygu olmanın ötesinde bir  özgürleşme/özgürleştirme halidir. Ahlak ve özgürlük birbirinin varlık sebebidir. Biri olmadan diğeri olmaz. Olsa da varlığını devam ettiremez.

Aşkta almak, sevgide vermek esastır. Aşk, görünüşü ve gücü; sevgi, emek ve sorumluluğu önemser. Şöyle de denebilir; aşk, aşıktan sorgusuz süalsiz bir bağlanmayı, sevgi ise sevenden, sevdiğine kol kanat germesini ister veya bekler. Birincisi benmerkezci (çıkar/sahiplenme esastır), ikincisi ise bizmerkezcidir (ilke ve birliktelik/hayat esastır). Dolayısıyla ilki hayatı zorlaştırır; çünkü özünde zorlama ve kıskançlık vardır, sonraki hayatı kolaylaştırır; çünkü doğal olana yönelir.

Aşk, mutlak anlamda sahip olmayı, sevgi ise karşılık beklemeksizin hak edene vermeyi amaçlar. Aşk, zulme dönüşebilir, sevgi her zaman selam ve barış hudutları içerisinde kalır. Bu hudutların dışına çıkıldığında sevgi, sevgi olmaktan çıkar, başka bir şeye dönüşür. Aşk teslim alır veya teslim olur. Ya kendisi ötekileşir, ya da Muhatabı kendileşir. Sevgi, sürekli barıştır; onun lügatında "öteki" olmadığı gibi "galip" ve "mağlup" da yoktur.
Bu nedenle Kur`an, aşkı konu edinmemiştir, aşktan söz etmez. Ancak sevgi O`nda her sözün başıdır; "Rahman rahim Allah adına" diye başlar. Sadece bu değil, bir konu olarak da sevgi onda önemli bir yer tutar. Sevgi Kur`an`ın nazarında soyut olmaktan çok somut bir olgudur. Başka bir deyişle Kur`an, sevgiyi  kalpten hayata indirmiş, böylece onu anlaşılır ve yaşanılır kılmıştır. Veya sevginin genellikle çift taraflı olduğunu, kalpten kalbe yol/yollar döşediğini hatırlatmaya çalışır. Unutmuş olanlara, sevginin böyle bir işlevi, böyle olduğunu, görecek gözleri olanlara örnekler vererek gösterir. İşitecek kulakları olanlara da, "Sevmek önemli bir erdemdir" ama "sevilmeyi de hak etmek gerekir" der, demek ister. Bazı şeyler yaşandıkça/paylaşıldıkça büyür. Sevgi de böyledir.

"Hak etmek" sevgide en temel önceliktir. Bunun için olsa gerek Kur`an, "Allah .....sevmez" diyerek, sevginin rastgele dağıtılacak bir erdem olmadığını anlatmaya çalışır. Mesala, zalimlerin, saldırganların (mu`ted), müfsitlerin, nankörlerin, müsriflerin, müstekbirlerin, hainlerin, kendini beğenmişlerin, ... yani özellikle bir başkasına haksızlık yapanların sevilmeyi hak etmediğini anlatmaya çalışır. Topluma karşı suç işleyen kişilere sevgi gösterilerek, kötülüğün meşrulaştırılmasını istemez. Ancak, kötülüğün yok edilebilmesi için de, kötülük yapana yaptığının kötülük olduğunu ve bundan vaz geçmesini anlatmak gerektiğini, bu nedenle onlarla diyalog içinde olunmasını da önemser.

Aynı şekilde Kur`an, "Allah, şunu, şunları sever" diyerek neyin ve kimlerin sevilebileceğini, bu sevmenin boyutları ve prensipleri konusunda düşüncelerini de ortaya koyar. Sevginin platonik bir olgu değil, hayatı anlamlandıran ve onu yaşanılır kılan pratik ve sosyal bir olgu olduğunun altını çizer. Sevginin adalet ve makulat çizgisinin dışına çıkmasını sevginin istismarı olarak algılar. Bu nedenle aşırı mal veya dünyalık sevgisini hoş karşılamaz. Dolayısıyla sevginin, seveni tutsak almasından razı olmaz. Sevginin öldürücü değil sağaltıcı bir olgu olduğunu söyler ve onun öldüren, yok eden, kirleten bir nesneye dönüştürülmesine karşı çıkar.

Sevgi üretken ve doğurgandır. Yalnızlaşmayı değil çoğalmayı sembolize eder. "Hubb"/sevgi ve "habbe"/dane-tohum kelimelerinin aynı kökten olması tesadüf değildir. Nasıl ki, dane ve tohum, maddenin var olmasının ve çoğalmasının kaynağını oluşturuyorsa, sevgi de bir var olmayı ve çoğalmayı ifade eder. Aşk ise ifratı, taşkınlığı, dolayısıyla yok olmayı/yok etmeyi... Öyle ki aşkta birisi var olurken ötekisi yok olur. Veya ikisi birlikte yok olur veya başkalaşır. Sevgide ise bütün taraflar birlikte var olup çoğalırlar.

Yani sevgi sağaltan ve çoğaltan bir şey. Alındığında, paylaşıldığında azalmayan aksine çoğalan ve çoğaltan bir şey. Sevgi, zulme ve haksızlığa meydan vermediği gibi hak, hukuk, barış ve adaletin kalıcı olmasının da teminatıdır. Toplumsal anlamda böyle olduğu gibi bireysel ilişkilerde de böyledir. Öncelikle seven kişi haddini ve sınırlarını bilir, bunu bildiği içindir ki ne kendisine ne de karşısındakine zarar verir.

Sevgi sadece ölü ruhları değil, ölmüş toprakları da diriltir. Hayata anlam ve amaç katar. Yani sevgi, bir nevi hür ve sorumlu olma duygusu; sevmek ise hür ve sorumlu olma halidir. "Allah sevgisi"veya "Allah`ı sevmek" dediğimiz şey de, bir varlık olarak onu sevmekten çok (hatta değil) yarattıklarına onun istediği şekilde davranabilme, yakınlaşabilme ve bunu canı gönülden yapabilme halidir.

Kısacası, aşk kölelilikte yok olmanın, sevgi ise özgürlükte var olmanın hikayesini anlatır. Ve denilir ki herkesin bu minvalde anlatılacak bir hikayesi vardır.

1 yorum:

  1. Selamun Aleykum

    Yani kurana göre aşk ve aşik olmak kötü birşeymi? aşik olan insanlar artik yaralarina tuzmu bassin? Peygamberimiz hz.muhammed hz. Aişeyle niye evlendi onu sevmiormuydu? aşik oldugumuz kisiyle evlenmeyipte mantik evligimi yapalim? Boyle bir evlilik nasil gecer? Yazinizda aşki genelleme yaparak öcü gibi anlatmissiniz bana göre. Aşkin tabiki kötü oldugu kadar iyi örnekleride vardir.eger ask bukadar kötu biseyse psikolojik terapi mi alalim yani..

    Saygilar

    YanıtlaSil