21 Haziran 2012 Perşembe

İnsanoğlunun Değer Kavramlar


Hayat zıtlıklar üzerinde yürüyor, algılar zıt kavramlar üzerinden oluşuyor. Zıtlıklar üzerindeki bu gel-gitlerin toplamı aslında hayat ve algı diye tanımlanıyor. İyi-kötü, hayır-şer, günah-sevap, doğru-yanlış, güzel-çirkin, hak-batıl vs. gibi...

Bunlar insanoğlunun değer kavramlarıdır. Bu kelimelerle hayatını hem yönlendirir ve tanımlar hem de anlamlandırır ve canlandırır. Bu kelime ve kavramların her biri bir yönü gösterir ve o yön, ancak onun tersi görüldüğünde kavranır. Yani insan hangi yönde olduğunu, o yönün nereye gittiğini ve ne işe yaradığını tersini gördüğünde ancak gereği gibi kavrar.

İyi, tek başına iyi değildir. Doğru, hayr, sevap da öyle... İyinin iyi olduğu, kötünün kötülüğü sayesinde anlaşılır. Kötülük tanınmadan, iyinin tanınması ve onun ne olduğu, ne getirip ne götürdüğü, neyi alıp neyi dışarıda bıraktığı hakkında tam bir karar verilemez. Kötü ve iyi ikisi de birlike var olsa da, kötü, şer ve günah ortaya çıkmadan,  iyi, güzel ve hayrın varlığı fark edilemez. Yani iyi dediğimiz şey, aslında görünür olmasını, bir anlamda varlığını kötüye borçludur.

Çok açıktır ki, günah dediğimiz şey o kadar da gereksiz ve anlamsız değil. Günah, yani kötü, yani şer, tıpkı iyi ve hayr gibi hayatın tali değil asli bir unsurudur. Aslında günahsız bir dünya özlemi, insansız bir dünya özlemi gibidir. Bu aynı zamanda iyiliksiz/hasenatsız bir hayat anlamına da gelir ki bu da yaşamın anlamsızlığı, hatta gereksizliği, dolayısıyla imkansızlığı anlamına gelir.

Günahsız bir hayat, cenneti bu dünyaya; sevaplardan/iyiliklerden yoksun bir hayat ise cehennemi bu dünyaya taşımak anlamına gelir. O zaman cennette olan, niçin cennette olduğunu; cehennemde olan niçin cehennemde olduğunu bilmez. Dünya anlamsızlaşır, nimetler kiymetsizleşir, hayat tekdüze haline gelir, kısacası insan olmanın aslı sebebi ortadan kalkar. Çünkü insan olmak, yüzünü bir iyilik, bir kölük yönüne dönüp, sonra kendi yönünü belirleyen imtihani varlık demektir. Bu imtihani varlık, kötülük olmasa, kötülüğü tanımasa, hatta onu tatmasa/yaşamasa iyiliğe nasıl dönecek, iyiliğin ne olduğunu nasıl kavrayacak veya kavratacaktır?

İyiliğin anlamı ve kiymeti, günahın varlığında saklıdır. Bu da hayat dediğimiz şey değil midir aslında. Hayat dediğimiz şey de bizim içimizde/zihnimizde kurgulayıp, sonra pratiğe koyduğumuz davranışlar dizgesi değil midir? Yani esas olan, yani sen, ben ve biz, iyilik ve kötülükle iç içe yaşarkan, bir yanımız bizi iyiliğe, öbür yanımız kötülüğe çekerken, günah olana bir göz atıp, içine dalmadan, şöyle köşesinden bir dokunup, yakıcılığını hissederek iyiliğe yönelip orada demir atmak değil midir? Günahın nasıl bir şey olduğunu bilmeyen içindeki şeytanı nasıl susturacaktır? Onun iğvsınadan kendisini nasıl koruyacaktır?

Cennet gibi yaşamdan çıkma pahasına da olsa, kötülüğü, çirkinliği görmeden, hissetmeden yanlış davranışın korkunçluğunu nasıl farkedecktir.  Günahın ne menem bir şey olduğunu bilmeyen, günaha dalmış insan kardeşini oradan çıkarmanın/ kurtarmanın ne kadar anlamlı ve gerekli bir şey olduğuna başta kendini sonra kendisi gibileri nasıl ikna edecektir?

Günahın nasıl bir şey olduğunu bilmeyenler, insan kardeşlerini günahın girdabına itmek ve cehennemin ortasına atmak için; günahın ne menem şey olduğunu, onun insanın nasıl gözünü kör, kulağını sağır, aklını devredışı bırakıp, yüreğini duyarsız kılan cesetlere çevirdiğini bilenler ise, insan kardeşlerini o ateşten kurtarıp cennete ulaştırmak için uğraşırlar.

Kötülüğün girdabında yüzenler, herkesin o girdaba kapılması için var güçleri ile çalışırken, o girdabın dışında melekler aleminde yaşayanlar, şeytani bir kıskançlıkla bulundukları mekanı kimse ile paylaşmak istemezler. Günahın faziletinden yoksunluk onları başka bir günahın içinde kaybolmalarına neden olabilir.

Günah dediğimiz şey kötü olana yönelip, onu yaşamaksa, iyilik/sevap dediğimiz şey de kötülükten uzaklaşarak güzel ve iyi olanı yapmak demektir. Günahın acısıyla yüreğini, şehvetin ateşi ile bedenini yakmayan birisi, kendisin iyiliğin limanında, sükunetin dinginliğine nasıl ikna edecek, zihninden fışkıran şüphe volkanını nasıl söndürecektir? Günah dediğimiz şey, şeytan dediğimiz şeyse, bu sonuçta insan dediğimiz şey değil midir? İnsan dediğimiz şey de bir anlamda dünya, bir anlamda evren, ama gerçek anlamda iyilik ve kötülük demek değil midir?

Ey kötü, ey günah dediğimiz şey, sizler tıpkı doğru ve iyilikler gibi hayat okyanusunda veya çölde başı boş dolaşan insan için, onun elindeki pusula veye gökte çakılı duran yıldız gibisin. Sana sırtımı dönerek doğruyu buluyorum. Sadece doğruyu bulmuyorum, daha önemlisi doğruya ikna oluyorum.

Ey kötülük sen de benim hızım ve nefesimsin.

 İyinin savunucusu olan ben, sen hızlandıkça, ben daha fazla hızlanıyor daha fazla hırslanıyorum.

Ey günah, iyi ki varsın... İyi ki, yaratan seni yaratmış...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder