Kayıtlar

Rabbim Dosdoğru Bir Yol Üzerindedir.

Resim
​🕊️ Rabbim Dosdoğru Bir Yol Üzerindedir. Hûd 56. Ayet Üzerine Kavramsal Bir Tefekkür ​ (Hûd Suresi, 56. Ayet'in İlahi İstikamet Açısından Okunması) ​I. Giriş: Yol Gösteren Değil, Yolun Kendisi Olan ​Kur’an-ı Kerim’in genelinde "sırat-ı müstakîm" (dosdoğru yol) ifadesi, insanın izleyişine yöneliktir; müminin Rabbine ulaşmak için takip etmesi gereken ahlaki ve itikadî yolu işaret eder. Ancak, Hûd Suresi'nin 56. ayetinde bu ifade, bir insanın yönelişi için değil, bizzat Allah Teâlâ için kullanılmıştır: ​ “Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.” (Hûd, 11/56) ​Bu ifade, yalnızca soyut bir inanç bildirimi olmanın ötesindedir. O, evrenin değişmez adaletini , ilahi yönetimin mutlak tutarlılığını ve hakikat çizgisinin tarih boyunca sapmazlığını ilan eden, kozmik bir ilke beyanıdır. ​II. Ayetin Tarihsel Bağlamı: Peygamberin Güven Sığınağı ​Hz. Hûd’un muhatabı olan Âd toplumu, güç, görkem ve ekonomik refahın getirdiği bir kibir içindeydi. Hûd’un yalnızca A...

Hadissiz Din, Peygambersiz Din midir? ⚡

Resim
​⚡ Hadissiz Din, Peygambersiz Din midir? ​ Rivayetle Peygamberi Susturmak: Vahye Gölge Düşüren Söylem ​ 1. ⚠️ “Hadissiz Din, Peygambersiz Din midir?” Yanılgısı ​Bugün sıkça duyulan şu ifade, ilk bakışta "Peygamber sevgisi" gibi görünür: ​“Hadissiz dine inanmak, peygambersiz dine inanmaktır.” ​Ancak bu söylem, peygamberin getirdiği vahyi gölgeleyen en sinsi yaklaşımdır. Çünkü bu söz, peygamberi Allah'tan bağımsız bir yasama kaynağı haline getirme girişimidir. ​ Tehlike: Bu, Kur'an'ın uyardığı gibi, hahamları ve rahipleri Allah'tan başka Rabler edinme (Tevbe, 31) hatasına benzer. Zira Nebilerin rabler edinilmemesi istenir. (Al-i İmran, 80) ​ Gerçek: "Peygamber" deniliyor ama aslında hadis derleyicileri kutsanıyor . ​ 2. 📖 Peygamberin Misyonu: “Ben Sadece Bana Vahyolunana Uyarım” ​Kur'an, peygamberin görevini en net şekilde tanımlar: ​ “De ki: Ben, yalnızca bana vahyedilene uyarım.” (Ahkâf, 9) ​Peygamber, kendisine indirilenin d...

Bu Nasıl Peygamber Çarşılarda Dolaşıyor

Resim
  ​📚 Kitap Yüklü Eşekler ve Çarşıda Dolaşan Peygamber: Dinin Hayattan Kopuşuna Eleştirel Bir Bakış ​Giriş: Hayatın İçindeki Peygamber ​Peygamber, hayatın tam kalbinde yürüyen bir insandı. Onun elbisesi tozlanırdı , pazarda dolaşır, yoksulun evine misafir olurdu. Çocukların başını okşar, komşularına selam verirdi. Onun tebliğ ettiği din, fildişi kulelerde yankılanan soyut bir felsefe değil; hayatın tam merkezinde atan, ete kemiğe bürünmüş bir bilinçti. ​Ancak bugün biz, o dini çarşılardan, sokaklardan, insanın günlük meşgalesinden çekip aldık. Onu kitapların arkasına, duvarların içine hapsettik. Din, artık insan kokusundan uzak , hayatla temassız, kuru bir bilgi yığınına dönüştü. Okuyoruz, ezberliyoruz, tartışıyoruz; ama ne yazık ki yaşamıyoruz ve anlamıyoruz . ​I. Kitap Yüklü Eşekler: Bilginin Ağırlığı ​Kur'an-ı Kerim, bu trajik hâli, tarihin en sarsıcı benzetmelerinden biriyle anlatır: ​“Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıya...

Beşerî İzlerin Ardından Gidenler

Resim
​⚖️ Beşerî İzlerin Ardından Gidenler: Yunus 28–29 Bağlamında Şirk İlişkisinin Çöküşü ​I. 🗣️ İki Tür Çağrı: Vahye Teslimiyet mi, Beşerî Otorite mi? ​Kur’an, insanlığı iki ana kaynağa yapılan çağrı konusunda net bir ayrıma tabi tutar: ​ Allah’ın Kelamına Çağıranlar: İnsanı tevhide , yani yalnızca Allah’a yönelişe davet eder. Bu çağrı özgürleştiricidir ve "kul olma" bilincini besler. ​ Beşerî Ototiterin İzine Çağıranlar: İnsanı şirke , yani insanı insana kul kılan bir sisteme davet eder. Bu çağrı bağımlı hale getirir ve "kulluk sistemi"ni üretir. ​Bu ayrım bugün de geçerlidir: Müslüman , doğrudan vahye teslim olandır. Müşrik ise—dini bir kisveye bürünmüş olsa dahi—bir lidere, bir mezhebe, bir şeyhe veya beşerî bir otoriteye davet edendir. ​II. 💔 Ahirette Bağların Çözülüşü: Şirk İlişkisinin Sonu ​Yunus Suresi'nin 28–29. ayetleri, bu dünyevî, sahte bağların Kıyamet Günü nasıl çözüleceğini tasvir eder: ​ “O gün onları hepsini bir araya toplayacağız...

Islık çalmak (mukâ) ve El çırpmak (tasdiye) 

Resim
Enfâl 35'teki Ritüel Eleştirisi: Mukâ ve Tasdiye'nin Kur'anî Anlamı ​Giriş: Kutsal Eylemin Biçimsel Dökülüşü ​Kur’an-ı Kerim’in Enfâl Sûresi 35. ayeti çarpıcı bir ritüel eleştirisi sunar: ​“Onların Beyt yanındaki salâtları, yalnızca ıslık çalmak (mukâ) ve el çırpmaktan (tasdiye) ibarettir.” (Enfâl, 8/35) ​Bu ayet, Mekkeli müşriklerin Kâbe çevresindeki ibadet pratiğini ironik bir dille tasvir ederken, ibadetin özünden koparak anlamsız bir gürültü ve gösteriye dönüşmesini eleştirmektedir. Ayetteki "salât" kelimesinin bu bağlamda kullanılması, görünürdeki bir dindarlığın içtenlik ve bilinçten yoksunluğunu vurgular. ​I. Kavramsal Tahrifat: "Salât"tan "Mukâ" ve "Tasdiye"ye ​Kur’an'da "salât" kavramı, genellikle bilinçli yöneliş, Allah ile bağ kurma, teslimiyet ve öğretiyi canlı tutma anlamlarını taşır (örneğin: 6/162, 11/87). Enfâl 35 ise bu yüce anlamın tam tersini gösterir: ​ Mukâ (Islık Çalma): Dinin, ruhani derinli...

Mekke Dindarlığı 📜

Resim
​📜 Vahiy Gelmeden Önce Mekke Dindarlığı: Şekil ve Şirk Arasında Bir Analiz ​I. Allah'a İnanıyorlardı... Ama O'na Güvenmiyorlardı 🎯 ​Kur’an’ın ilk nazil olduğu şehir olan Mekke, sanılanın aksine dinsizlerin değil, katı dindarların şehriydi.  Mekke müşrikleri, bugünün modern insanından farklı olarak, Yüce bir Yaratıcı'nın varlığını reddetmiyorlardı. ​Kur’an bu gerçeği defalarca teyit eder: ​ “Andolsun onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorsan, mutlaka ‘Allah’ derler.” (Lokman 25) ​ Sorun iman eksikliği değil, tevhid eksikliğiydi. Allah’ı yüce yaratıcı (Hâlık) olarak kabul ediyorlar, fakat O'nun hayata karışmasına, yönetmesine ve hükmetmesine (Melik, Hâkim) izin vermiyorlardı.  Yaratmayı Allah'a, yönetmeyi ise kendi “ortak koştukları ilahlara” ve yerleşik sistemlerine bırakmışlardı. ​ Anahtar Duruş: Onlar için Allah, sadece “kozmik bir başlangıç noktasıydı,” günlük hayatın otoritesi değil. ​II. Ritüel Vardı, Anlam Yoktu: Kâbe'nin Etra...

Süslenmiş Sesler, Susturulmuş Anlamlar ​📖

Resim
​📖 Süslenmiş Sesler, Susturulmuş Anlamlar: Kur’an’ı Dinlemek mi, Düşünmek mi? ​I. Makamın Gölgesinde Kaybolan Kitap ​Bugün Kur’an, sesiyle yüceltilen fakat ironik bir şekilde sesiyle susturulan bir kitaba dönüştü. ​Biri onu güzel bir makamla okuduğunda "ne güzel ses!", "maşallah ne tilavet!" nidaları yükselir. O an, dinleyici kitlenin bilinci değil, sadece estetik algısı tatmin edilir. Ancak aynı ayetler anlamıyla, sorgulayıcı bir bilinçle ele alındığında rahatsızlık başlar: "Bu kadar sorgulama!", "O kadar da derinleşme!", "Sen kim oluyorsun da ayeti yorumluyorsun?" ​Kur’an, anlaşılmak için değil, adeta fon müziği gibi dinlenmek için açılıyor artık. Oysa Yüce Allah, bu durumu net bir uyarıyla tersine çevirir: ​ “Onlar Kur’an üzerinde hiç düşünmezler mi? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?” (Muhammed, 47/24) Bu ayet, okuyuşun değil, düşünüşün esas olduğunu; tilavetin zirvesinin, tefekkürün derinliği olduğunu hatırlatı...